Gezegeni Yıkımdan Koronavirüsü mü Kurtaracak? – Emre Güntekin

0

İronik bir şekilde küresel ekolojik krizin bir sonucu olan Covid-19 salgını, aynı zamanda ekolojinin nasıl düzlüğe çıkabileceğine dair işaretler sunuyor.

Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi (Centre for Research on Energy and Clean Air-CREA) tarafından Şubat ayında yapılan ve Mart ayında da güncellenen bir araştırma Çin’de koronavirüs salgınının hava kirliliği ve karbondioksit emisyonu üzerinde kısa zaman içerisinde olumlu etkiler yaratmaya başladığını ortaya koyuyor. Rapordaki verilere göre iki haftalık bir süreç içerisinde göze çarpan bazı veriler şu şekilde:

Enerji santrallerindeki fosil yakıt tüketimi % 36 azaldı.
Büyük çelik üreticilerinin operasyon oranı % 15’den fazla azaldı.
Kömür çıktısı % 26 düştü.
Uydu bazlı ölçümlerde NO2 oranı % 37 düştü.
Petrol rafinerilerinde kapasite kullanım oranı % 34 azaldı.
Öte yandan uluslararası ve lokal uçuşların azalması, insan hareketliliğinin düşüşü, birçok sektörde üretici faaliyetlerin % 15-40 oranları arasında azalmasıyla birlikte doğanın tahribatına yol açan faktörlerde bir gerileme gözlemlendi. Bütün bu veriler üzerinden yapılan bir hesaplamayla Çin’in karbon emisyonunda % 25’lik bir azalma yaşanacağı öngörülüyor. Benzeri bir durum yine uydu görüntülerinde İtalya’nın en sanayileşmiş yeri olan Kuzey bölgelerinde de gözlemlendi.

CREA tarafından Mart ayında yapılan bir başka çalışmada ise dünyada hava kirliliğinin en yoğun yaşandığı ülkelerden biri olan Hindistan’da da sokağa çıkma yasağı ile birlikte son yılların en düşük trafik kaynaklı hava kirliliğinin yaşandığını gösteriyor.

Üstteki grafikte NO2 oranlarındaki düşüş koronavirüs nedeniyle azalan NO2 miktarına ışık tutuyor. Özellikle Hindistan’da geçmiş yıllarda bu önemli bir sağlık sorunu sebebi olarak öne çıkıyordu: Yılda 350.000 çocuk astımı ve 16.000 premature doğum.

Stanford Üniversitesi’nden Dr. Marshall Burke tarafından yapılan bir çalışmada ise korona virüsün katastrofik etkisine rağmen, şimdiye kadar hava kirliliğindeki azalmaya bağlı olarak virüsten ölenlerin 20 katı kadar; özellikle de 5 yaş altındaki 4,000 çocuğun ve 70 yaş üstündeki 73.000 insanın hayatının kurtulmuş olabileceği belirtiliyor.

Daha popüler bir örnek vermek gerekirse… Covid-19 salgınının en ağır şekilde yaşandığı İtalya’da turist akışının durması ve sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte Venedik’in meşhur kanallarına yeniden balıkların, yunusların ve kuğuların geri döndüğü sosyal medyada gündem oldu.

Bu gerçekler hayatımızı ve gezegeni çepeçevre kuşatan kapitalizmin doğa üzerinde nasıl bir baskı mekanizması yarattığını ortaya koyuyor. Ağırlıklı olarak kuzey yarımkürenin gelişmiş kapitalist ekonomilerinin virüs salgınını durdurmak için üretici faaliyetleri geçici olarak kısmasıyla, modern insanın yarattığı en başarısız taşımacılık biçimi olan bireysel taşıtların kentlerin caddelerinden çekilmesiyle ve tüketimin alınan önlemlerden kaynaklı olarak düşüşüyle birlikte, mevcut durumda bile doğanın kendini yenileme kapasitesini görme şansı yakalıyoruz.

Elbette bu ekolojik krizde geçici bir duraklama evresi ve bu duraksamaya yol açan şey de insanlığın bundan böyle sürekli olarak karşılaşması muhtemel olan ölümcül bir pandemi. En son buna benzer bir süreç 2008 krizinde yaşanmıştı. Kriz sürecinde endüstriyel üretimde kapasite kullanım oranlarının ve uluslararası ticaretin düşüşüyle birlikte küresel çapta sera gazı emisyonlarda azalmalar yaşanmış, fakat krizden sonraki birkaç yıl içerisinde üretimin yeniden hızlanmasıyla eski oranların üzerine çıkılmıştı. Bugün için de benzeri bir öngörüde bulunmak mümkün. Kısa vadede pandemi durdurulup hastalığa bir çözüm getirilebildiği takdirde ekolojik krize neden olan dinamikler kaçınılmaz bir şekilde yeniden işlemeye başlayacak. Kaldığımız yerden kapitalizmin insanlığa yarattığı ölümcül maliyetlerin yükünü taşımaya devam edeceğiz. Belki de insanlık koronavirüs ile gelen ve nispeten henüz ölüm oranlarının düşük düzeylerde seyrettiği bu uyarıyı, her defasında krizleri başa saran sisteme karşı bir alternatif arayışı için başlangıç noktası olarak görmelidir.

Gezegen elbette salgın hastalıklarla veya ekonomik krizlerin yarattığı durağanlıkla kurtulamayacak. Nitekim bu süreçler bir yandan insan varlığına tehditler oluştururken, diğer taraftan 2008 krizi sürecinde de bugün de gördüğümüz gibi milyonlarca insanı işsizliğe ve yoksulluğa mahkum ediyor. ILO’nun Mart ayında yaptığı açıklamaya göre koronavirüsü salgınına bağlı olarak duruşa geçen ekonomiler nedeniyle dünya genelinde 25 milyon kişi işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.

Dolayısıyla hiç kimse gezegenin böyle bir “kurtuluş” senaryosuyla baş başa kalmasını tercih etmeyecektir. Alt sınıfların elinde insanlığı topyekün bir yok oluştan kurtaracak, doğaya kendisini yeniden toparlamasına imkan tanıyacak bir anahtar mevcut. İnsanlığın elindeki muazzam üretici gücün nüfusun yüzde birinin kar ve birikim hırsı için seferber edilmesinin önüne geçmek ve buna alternatif olarak insan emeğinin vahşi sömürüsü ile doğanın sınırsız yıkımını ortadan kaldıran eşitlikçi bir toplumu inşa etmek! Kapitalist sistemin lüks tüketime, ihtişama ve daha fazla zenginleşmeye ayırdığı kaynakları insanlığın ihtiyaçlarını baz alan bir üretim modeli etrafında seferber etmek! En önemlisi de doğanın sınırsız bir tüketim alanı olduğuna dair yaklaşımı devamlı olarak üreten egemen düşüncenin altındaki maddi zemini çekip almak, bunun yerine insan ile doğa arasındaki yabancılaşmayı ortadan kaldıran ve her ikisinin ayrılmaz bir bütün olduğunu yeniden insanlığın zihnine kazıyan bir medeniyeti kurmak!

Bunları gerçekleştirme gücü korona virüsünde değil, örgütlü işçi sınıfının elindedir.

No comments