Gençlik ve Kapitalizm: GELECEK NEREDE? -Batuhan Karacabey

 Türkiye’de genç olmak sermaye düzeninin prangasında yaşamak demek. Her yıl milyonlarca genç üniversite sınavına giriyor. En güzel yıllarımız olması gereken zamanlarımızda kaygılarla tanışıyoruz. Diplomalı işsizliğin, emek sömürüsünün, adaletsizliğin kaygıları daha ilk ders notlarını tutmamışken bizleri gerçeklerle tanıştırıyor; kapitalizmin gerçekleriyle. Peki neden vadedilen refahı, güvenceyi, geleceği hayatlarımızda bulamıyoruz ? Çünkü küçük bir azınlık olan ultra zenginler gününü gün ederken bizim geleceğimizi karartmaktalar. Bugün üniversite okuyan bir öğrencinin KYK lisans bursu/ kredisi 850 tl bu meblağ en temel barınma, geçim gibi ihtiyaçlara bile karşılık gelmiyor. Mezun olunca bir de bu borcun yükü sırtımıza yükleniyor. Çalışmak zorunda olan gençler için de durum pek parlak değil. TÜRK-İŞ Mart ayı araştırması sonuçlarına göre Türkiye’de açlık sınırı 6.890 TL, yoksulluk sınırı ise 22.442. Asgari ücret ise ancak 5.500 TL. Türkiye’de gençliğin güle oynaya bir hayat yaşamadığı açık. Peki neden gençlik olarak sıkıntısız bir hayat yaşayamıyoruz. Her şeye zam gelirken neden yetersiz koşullarda okumaya, okurken çalışmaya itiliyoruz; kaynaklar nereye aktarılıyor? Ballı ihaleler, vergi afları, kredi teşvikleri. Türkiye ekonomisi patronlar için büyümeye devam ediyor. Gençliğin kendi taleplerini yükseltmekten başka çaresi yok. Anketlerden, sokak röportajlarından ve sosyal medyadan gözüken büyüyen bir Z kuşağı öfkesi herkesin odağında. Ancak bu yeterli değil ve yeni nesil sistem karşıtlığını söylem bazında bırakacak gibi de durmuyor. Sene başından beri gerçekleşen işçi grevlerinin içeriğine baktığımız zaman motorlu kuryeler başta olmak üzere eylemci işçilerin çoğunluğunu gençlerin oluşturması emek-sermaye çelişkisindeki taraflaşmanın söylem bazında kalmayacağının göstergesi konumundadır. Sosyal medyanın konfor alanında gençliğin söylemleri güç kazanmış olsa da bu gücün fiiliyatta örgütlenebilme yeteneği geleceğin yolunu göstermektedir. Gençliğin hayatını zehir eden sermaye düzenine karşı mücadelesi aynı zamanda içerisinde bulunduğu sınıfın mücadelesidir. Üniversite okuyan gençlerle işçi gençlerin talepleri sistem karşıtlığında buluşmakta ve mücadele alanı açmaktadır. 
 
Z KUŞAĞININ TEK DERDI AKP DEĞIL 

 Seçim dönemi yaklaştıkça muhalif gözüken düzen partileri gençliğe “süslü” vaatlerde bulunuyor. Ekranlar gençliğe popüler kültür referansları ile şirin gözükmek isteyenlerin kapısı olmuş durumda. Çare olarak sunulan AKP sonrası dönem sermaye düzeninin maske değiştirmesinden başka bir şey de değil. Çareyi kendi gücümüzle yaratmamız gerekiyor. Sömürü düzeninin temellerini yıkmak gençliğin en büyük misyonu olmalıdır. Sandığı tek çözüm olarak sunmak AKP’nin emekçi, gençlik düşmanı ekonomi politikalarını devam ettireceğini bugünden ilan edenlere geleceğimizi teslim etmek demektir. Burjuva partilerin programları gençliğin dertleri ile örtüşmüyor gelir adaletsizliği gün ve gün artarken neoliberal programın Türkiye’deki esaslı yürütücülerinden eski AKP’li ekonomi eski bakanı Ali Babacan’ı çözüm olarak gösteren Millet İttifakı gençliğin sorunlarına nasıl çözüm olabilir? Üniversitelerde, atölyelerde, fabrikalarda, sokaklarda ekonomik krizin sonuçlarını ensesinde hisseden gençlik krizin yaratıcıları olan patronlarla aynı safta olan burjuva muhalefetle aynı çizgide uyuşamaz. Kendi taleplerini her yerde yükseltmesi gerekir. Hak verilmez alınır sloganı gençlik arasında yükseldikçe AKP’ye de umudu sandığa indirgeyenlere de en iyi cevap verilecektir. 

 

Gelecek nerede sorusunun cevabını aramak gerekiyor. Z kuşağının sisteme karşı duyduğu öfkeyi sonuca ulaştırmak için, sömürünün temeli sermaye düzenine çekirdekten bir darbe indirmek elzem. Mücadeleyi kazanımlarla beraber büyütmek, gençliğe mücadeleden sonuç alınabileceğini örneklerle sunmak için konfor alanlarından çıkmak gerekiyor. Ancak hareket ederek zincirlerimizi fark edebilir ve ancak hareket ederek onları aşabiliriz. Gençliğin yükselen antikapitalist damarını harekete geçirmek için mücadele etmeli ve özgürlüğün safında sömürünün, zorbalığın, zulmün karşısına dikilmeliyiz. Gelecek biziz; gelecek sosyalizm!

 

 

YAPAY MI? DEVRIMCI MI ? Z KUŞAĞI TARTIŞMALARI 

 Kapitalizm kar merkezli bir düzen olduğu için her şeyi satabilir; buna Z kuşağının sistem karşıtı tavrı dahil. Ancak bu alışverişte Z kuşağının sisteme karşı duyduğu öfkeyi değerli hale getiren özneyi asla vitrine koyamaz; yani çözümü. Popüler kültürü incelediğimiz zaman filmlerden kitaplara hatta oyunlara kadar sistem karşıtlığını görebilirsiniz (Parazit, Platform, Snowpiercer) tarzı yapımlar sınıfsal senaryo dalgasına yakın dönemden örnekler sayılabilir. Ezen-ezilen ilişkisini konu edilen yapımların gördüğü büyük ilgi kapitalistlerin yapay olarak bir sistem karşıtlığı kurgusundan değil, Z kuşağı ve emekçi kesimde yükselmekte olan fikirlere karşın sistemin bu fikirleri para kazanma aracı yapmak için gösterdiği tepkiyle açıklanabilir. Z kuşağının bütün dünyada ortak olarak sahiplendiği değerlerden olan iklim krizine karşı duyarlılık sistemin kontrolünde gerçekleşen bir tepki değil. Sistem genç kuşaklardan doğru yükselen öfkeyi kontrol edemiyor ancak bütün propaganda araçları ile mücadelenin etrafına sınırlar örmeye, onu abluka altına almaya çalışıyor. Şirketlerin yeşil dolu pazarlama kampanyaları çekilmeye çalışılan sınırın bir göstergesi. Z kuşağı bütün dünyada gezegenin talanına karşı mücadeleyi yükseltmeye devam ettikçe kapitalistler yüzlerini yeşile boyayarak bir aldatmacaya girmeye çalışıyor. Z kuşağını yapaylaştırma çalışmalarına bu konu dahilinde denk gelmek mümkün. Greta Thunberg örneğinde de karşılaştığımız gibi sistem içinde çözüm aramanın dayatılması iklim krizi mücadelesinin ve sisteme darbe vuracak mücadele kollarının sermaye tarafından pazarlanmasının önünü açıyor. Kapitalizm kendi mezar kazıcılarını yaratmaya devam ederken yeni gelen kuşakların politik bilinçleri yeni alternatiflere daha açık şekilleniyor. Alternatif arayışına girişmiş koskocaman bir neslin karşısında kapitalistlerin elinin armut toplamadığı açık. Sistem içerisinde çözüm aramak gibi çıkmaz yol olduğu kesin tepkilerin pazarlanmasa karşı duracak özneler yaratmak biz devrimcilere düşüyor. Z kuşağına şimdiden devrimcidir demek erken bir tahlil olacaktır. Sistemin propagandalarını savuşturmak istiyorsak genç kuşaklar arasında örgütlülüğü arttırmalı ve her zamankinden daha çok çaba göstermeliyiz.