Uzaktan Eğitimin Öğrencilere Yüklediği Sorunlar-Geçme/Kalma Sistemi Nedir?

0

Uzaktan eğitim süreci ilk başladığında Aydın’dan İnci Gürkan sistemin eleştirisini ana hatlarıyla ortaya koymuştu (1). Fakat uzaktan eğitimin başlamasının üzerinden zaman geçmesiyle kusurları “henüz yeni denenen bir sistem olmasından kaynaklı” şeklinde geçiştirilebilecek türden değil, hatta bunlar bizzat sistemin bir parçası olmuş durumdalar. Üniversitelerin yeterli merkezi destek ve planlama olmadan kendi kaderlerine terk edilmesi uzaktan eğitimin aksayan ve ne öğrenciye ne de öğretim görevlisine güven vermeyen bir hâle bürünmesine neden oluyor. Online olarak verilen derslerde, yapılan sınavlarda sürekli teknik aksamalar yaşanıyor. Bu atmosferde öğrenciler; hocaları ve üniversitelerden aldıkları sınırlı destek ve direktiflerle karanlıkta yol almaya çalışıyorlar. Üniversite yönetimleri ise öğrencilerin taleplerini tek başlarına cevaplamakta yetersiz kalıyorlar.

Sosyal medyada ufak bir tarama yapılarak ve kendi tecrübelerimizden yola çıkarak söylenebilir ki, üniversite öğrencilerinin canını en çok sıkan sorunlar; uzaktan eğitime katılmada yaşadıkları altyapıdan kaynaklı sorunlar, ders yüklerinin azaltılmaması ve özellikle geçme/kalma sisteminin hala pek çok üniversitede uygulamaya konmaması. Bu yazımızda Boğaziçi Üniversitesi’nde uzaktan eğitimin genel işleyişini bu temel sorunlarımız üzerinde ele alacağız ve bu konuda çözüm önerilerimizi getireceğiz.

Seçmeli Geçme/Kalma Sistemi

Öncelikli olarak bu sistemi tartışmamızın sebebi aslında çok basit: Normalde notlandırma üzerinde öğrenci sistemli bir biçimde söz sahibi değildir. Ancak hocasından/bölümünden belli değişiklikleri talep edebilir fakat bu seçmeli geçme/kalma sistemi öğrenciye, kendisinin nasıl notlandırılacağını seçmesi üzerine bir seçim hakkı tanıyor. Bu şekilde eğitim hayatlarını kendi yaşam koşullarına daha büyük oranda tâbi kılmaları mümkün oluyor. Türkiye’de halihazırda Boğaziçi ve birkaç üniversitede bu sistem uygulanmakta, fakat daha başka pek çoğunda bu değişikliğe gidilmedi ve öğrenciler sosyal medyaya da taşmış biçimde bu taleplerini açıkça ifade ediyor, başka üniversitelerdeki arkadaşlarının talepleriyle dayanışma gösteriyorlar.

Boğaziçi’nde normalde her dersin notlandırma sistemi farklıdır; öğrencilere sınav, ödev, makale, proje vs. sorumluluklar yüklenir. Hepsinin nota etkisi bellidir ve öğrenciler bu yükümlülüklerindeki performanslarıyla kıyaslanır, istisnalar olmakla birlikte çoğu derste çan eğrisi vardır ve buna göre harf notu verilerek öğrencilerin performansları kıyaslanır. Bu sistemler çoğunlukla fakülte/bölüm/hoca kararıyla oluşturulur.

Fakat uzaktan eğitim sürecinde okul bu sistemde öğrenci inisiyatifi tanıdı ve isteyen öğrencilerin bu harf notu kıyaslamasında yer almayabileceğini, daha doğrusu transkriptinde harf notu yerine sadece geçti/kaldı (Pass/Fail, bundan sonra P/F denilecek) ibarelerinin yer alabileceğini açıkladı. Bunun öğrenciye bir getirisi derslerle aktif olarak ilgilenmek için maddi ve manevi koşulları müsait olmayan öğrencilerin haksız rekabet mağduru olmalarını bir nebze de olsa engellemek oldu. Bir nebze diyoruz, çünkü soruna sınıfsal bir açıdan yaklaştığımızda bu tür koşulların aslında hep var olduğunu, karantina ve uzaktan eğitim uygulamalarının bunu sadece olanca çıplaklığıyla ortaya koyduğunu görürüz. Örneğin, Covid-19 virüsü henüz ortada yokken de geçim derdi olmayan ve okurken çalışmak zorunda olan öğrenci arasında kapitalist sistemden kaynaklı bir fırsat eşitsizliği vardı.

Bununla birlikte bu haksız rekabetin ve olumsuz koşulların öğrenciyi psikolojik olarak da etkileyip derslerle ilgisinin azalması, uzun vadede okulu uzatmayla, hatta yasal sınır olan 7 yıl içinde okulu bitirememe veya okuldan ayrılmasıyla da sonuçlanabilir. Bunun da aslında öğrencinin ve ailesinin üzerindeki ekonomik yük açısından ne kadar belirleyici olduğu görülür.

P/F sisteminin bir başka ve daha hayati getirisi ise öğrenciye uzaktan eğitim sırasında salgın kaynaklı sınırlı imkanlar dahilinde de olsa hareket kabiliyeti sağlaması. Bu şekilde öğrenciler not ve dönem/sene kaybı kaygısı gütmeden eğitim faaliyetleri haricinde daha fazla zamana sahip oluyorlar ve bu, salgın günlerinde hayatı bir nebze de olsa kolaylaştıran bir etkiye sahip olabilir. Söz gelimi, geçinmek için uzaktan çalışan, özel ders veya çeviri gibi düzensiz veya saat başı kazandıran işler yapan bir öğrencinin yaşam standardındaki düşüşü azaltıcı bir etkisi olacaktır P/F sisteminin.

“Verili koşullar altında” seçmeli P/F sistemi öğrenciyi oldukça rahatlatıyor fakat verili koşulları biraz daha açmak bu rahatlamanın da oldukça sınırlı olduğunu gösterecektir. Biraz daha geniş açılı bakalım:

Üzerimizdeki Ders Yükü

Seçmeli P/F sisteminin öğrencinin akademik kaygılarını azaltıcı etkisinden yukarıda bahsettik fakat burada okuldan kaynaklanabilecek başka bir engel karşımıza çıkıyor. Yoklama, ödev, makale, proje, sınav gibi ders yükleri uzaktan eğitim öncesine göre hafifletilmediği ölçüde P/F sisteminin de getirileri bunun yanında o kadar sönük kalıyor. Bu yükler eskiden de öğrencilerin hayatında önemli yer kaplayan, hayatı okul odaklı hale getiren, öğrencinin zamanını ve enerjisini kullanma kabiliyetini önemli ölçüde kısıtlayan yüklerdi, uzaktan eğitim sürecinde ise daha da dayanılmaz hale geldiler.

Pek çok öğrenci bu konuda benzer düşünüyor olmalı ki, şu an aynı sanal sıraları paylaştığım öğrenciler sosyal medya aracılığıyla hocalarla müzakere etmeyi tartışıyor ve ortak talepler belirlemeye çalışıyorlar. Dersten derse farklılık gösterse de taleplerin ortaklaştığı nokta ders yüklerinin nitelik ve nicelik olarak azaltılması- daha az sayıda ödev, makale, proje; ödevler ve sınavlar için daha fazla zaman… gibi. Boğaziçi Üniversitesi’nde kendi izlenimlerim özelinde konuşmak gerekirse, aksi örnekler de bol olmak üzere ders yükleri uzaktan eğitim öncesine göre bir miktar daha az, en azından öğrenciye tanınan zaman açısından, ama hala kesinlikle öğrencilerin hayatını olumsuz etkileyecek seviyede fazla.

Diğer üniversitelerden arkadaşlara da koronavirüsün dünya çapında eski kalıpları, yöntemleri ve sistemleri sorgulattığını hatırlatalım; şimdi kendi hayatlarımız üzerinde söz sahibi olmaya başlamak için iyi bir zaman ve uzaktan eğitim sürecinde üniversiteler de bunun mücadelesini hep birlikte vermek için iyi birer alan. Fakat bu mücadelenin üniversitelerle sınırlı kalması, sırf uzaktan eğitim üzerine de olsa etkisiz olması anlamına gelecektir, bunun sebebini ise neoliberal politikalar çağında kapitalizmde buluruz:

Neoliberal Politikalar Altında Uzaktan Eğitim

Neoliberal politikaların uzaktan eğitime olan olumsuz etkileri en başta devletin, başka pek çok toplumsal hizmet gibi, altyapı yatırımlarına harcayabileceği kaynaklardan patronlar lehine feragat etmesinden kaynaklanıyor. Bu da uzaktan eğitimi teker teker üniversitelerin, hatta YÖK ve MEB’in inisiyatifinden de ötede, bir ekonomik ve toplumsal sistem sorunu haline getiriyor. Çünkü özellikle internet altyapısının Türkiye’de belli başlı şehir merkezleri dışında yetersiz olması, pek çok üniversite öğrencisi için uzaktan nitelikli eğitime ulaşma imkanını ortadan kaldırıyor. İnternette kısa bir taramayla internet üzerinden derslere katılamayan, sınavlara girmek için yeterli altyapı hizmeti alamayan öğrencilerin itirazlarıyla karşılaşabilirsiniz (2).

Boğaziçi Üniversitesi’nden de bir örnek vermek gerekecek olursa; uzaktan eğitime geçilmesiyle beraber okul kendi altyapısını güçlendirme ve internet erişimi konusunda maddi zorluklar çeken öğrencilere “İnternet Bursu” sağlama yoluna gitti (3).

Bu burs ve haberde bahsedilen diğer önlemler kendi içinde iyi niyetli olsa da eninde sonunda var olan niteliksiz ve kapsamı dar altyapı engeline takılmakta ve sorunun sistemden kaynaklandığını tekrar yüzümüze vurmaktadır.

 

Bu koşullarda aslında nitelikli internete ulaşımın da toplumsal bir hak olduğu ancak neoliberal politikalar doğrultusunda sermayenin hizmetine tahsis edilip paranız kadar sahip olabileceğiniz bir mal seviyesine indirildiğini görüyoruz. Bu durumda, önceki başlıkta belirttiğimiz gibi, biz öğrencilerin mücadele alanlarının sadece üniversitelerle sınırlı kalmasının aslında sorunlarımızı çözmekte yetersiz kalacağını da yineleyelim. Ve neoliberal kapitalist sisteme bütünlüklü ve düzgün bir perspektifle karşı koyuşun yalnızca uzaktan eğitim değil emek sömürüsü, ezilen kimlikler, toplumsal kutuplaşma, halk sağlığı, savaşlar vb. bizleri topluca felaketle burun buruna getiren, yakıcı küresel ve toplumsal sorunların nihai çözümü olacağını belirtelim. Bunların daha detaylı irdelemesi her yeni gündemle beraber daha önce pek çok yoldaşımız ve dünyanın her yanından devrimci Marksistler tarafından yapıldı ve yapılacak. Özellikle koronavirüs gündemiyle geçen her günde de kendini kanıtlamaya, insanlığın derdine deva olma iddiasını tazelemeye devam ediyor. Yazımızı, bu mücadeleye nereden ve nasıl başlamalı diye düşünen arkadaşlarımıza MFT’ye katılma çağrısıyla kapatalım.

 

      (1) http://www.sosyalistgundem.com/uzaktan-egitim-fiyaskosu-inci-gurkan-marksist-fikir-toplulugu-aydin/

      (2)https://twitter.com/m____l__s/status/1250002526377775105?s=20

      (3)https://haberler.boun.edu.tr/tr/haber/bogazici-universitesinden-bir-ilk-uzaktan-egitim-icin-internet-destek-bursu

No comments