Doğanın Talanı ve “Biz” Yalanı – Barış Babaoğlu

İklim krizinin gerçekliği her geçen gün etkisini hayatlarımızda daha da gösteriyor. Geçtiğimiz senelerde dünyanın dört bir yanında çıkan orman yangınları, özellikle İngiltere’de şiddetli bir şekilde hissedilen sıcaklık dalgaları, Amerika kıtasını yerle bir eden kasırgalar ve herkesin artık farkında olduğu anormal havalar iklim krizinin gözle görülebilir kimi sonuçlarından. Bilim insanlarının kamuoyuna açıkladığı IPCC Raporları’nda gerçekten iç karartıcı bulgular olduğu görülüyor. Yükselen su seviyesiyle birlikte sahile yakın birçok bölge sular altında kalacak, birçok kişi evlerinden olacak ve hatta kimi ada ülkeleri tamamen sular altında kalıp yok olacak.

Tuvalu, bu ülkelerin başında geliyor. Küçük ada ülkesi birkaç on yıl içerisinde tamamen sular altında kalacak. Kapitalist düzenin elindeki en iyi çözüm ülkeyi Metaverse’te dünyanın ilk “dijital ülke”sine çevirmek (www.tuvalu.tv). Tuvalu halkı, hiçbir şekilde iklim krizini derinleştirecek karbondioksit veya metan gazı salınımı yapmamasına rağmen evlerinden olacak ve göç etmek zorunda kalacaklar.

Bütün bu saydıklarımız durumun ciddiyetini ve vahametini gözler önüne sermektedir. Eğer atmosfere ısı tutan gazlar salınmaya devam ederse karşılaşacağımız sorunlar yalnızca büyüyerek devam edecek. Bu gerçeklikler karşısında insan derin bir umutsuzluğa kapılıp gidebilir. Belki yalnızca insanlara değil, diğer bütün canlıların yaşadığı yok oluşu ve acıları görüp insanlığa karşı bir nefret besleyebilir. Bu tepkiler anlaşılabilir, hoş görülebilir ama nihayetinde hatalı ve zararlıdır.

İklim krizinin sorumlusu, kimi insanlık düşmanı paralı kalemlerin propagandasının aksine, sıradan halk değildir. Senelerce bilim insanlarının sesleri susturulmuş, devletlerde lobicilik faaliyetleriyle fosil yakıt sanayisinin ekmeğine yağ sürülmüş, halk dezenformasyon ve yeşile boyama kampanyalarıyla kandırılmıştır. Şirketler, sebep oldukları krizin suçunu halka mal etmeye çalışmıştır ve büyük ölçüde başarılı olmuştur.

“Karbon Ayak İzi” Yalanı

Konuya hızlı bir giriş için Mark Kauffman’ın yazısından bir parça okuyalım:

“…Dünya çapında 18.700 benzin ve servis istasyonuyla dünyanın en büyük ikinci özel petrol şirketi olan British Petroleum, iklim değişikliğinin bir petrol devinin hatası olmadığı, aksine bireylerin suçu olduğu yönündeki düşünceyi yaymaları için halkla ilişkiler uzmanları Ogilvy ve Mather’ı işe aldı.

British Petroleum (BP), erken dönemlerde “karbon ayak izi” terimini ilk kez burada tanıttı ve kısa sürede başarılı bir şekilde popüler hale getirdi. Şirket, 2004 yılında “karbon ayak izi hesaplayıcısı”nı tanıttı, böylece kişi normal hayatlarının (yani işe gitmek, yiyecek almak ve seyahat etmek) Dünya’nın ısınmasında ne kadar sorumlu olduğunu ölçebilecekti. On beş yıl sonra “karbon ayak izi” her yerde…”

Kauffman yazının ilerleyen kısmında Covid-19 pandemisi sırasında bireylerin hiçbir yere arabalarıyla gitmedikleri halde karbon salınımlarında hatırı sayılır bir düşüş olmadığını ve atmosferdeki karbon miktarını etkilemediğini belirtiyor:

“…Kapatılmıştık. Karantinaya alınmıştık ve birçok yerde hala öyleyiz. Sinsi bir parazitin zoruyla çoğumuz işe arabayla gitmeyerek ve uçağa binmeyerek bireysel karbon ayak izlerimizi önemli ölçüde azalttık. Yine de kritik olarak, küresel ısınmanın umursadığı gerçek sayı – atmosferi doldurarak ısıyı hapseden karbondioksit miktarı – 2020’de karbon salınımlarında eşi görülmemiş bu düşüşten pek etkilenmeyecek (bu düşüş Uluslararası Enerji Ajansı tarafından 2019’a kıyasla %8).

Yine de büyük ölçüde fosil yakıtlarla çalışan bir toplumda, arabası, evi veya işi olmayan biri bile yine de oldukça büyük bir karbon ayak izi taşıyacaktır. BP’nin “karbon ayak izini” tanıtmaya başlamasından birkaç yıl sonra, MIT araştırmacıları ABD’de “aşevlerinde yemek yiyen ve evsizler barınaklarında uyuyan evsiz bir kişi” için karbon emisyonlarını hesapladı. Bu fakir kişi, dolaylı olarak her yıl yaklaşık 8,5 ton karbondioksit salmaktadır.”

Karbon ayak izi başlı başına bir yalandır. Halk arasında popülerleştirilmesi dünyanın en büyük ikinci petrol şirketinin pazarlama ekibi tarafından gerçekleştirilmiştir.

“Biz” Kimiz?

Bir petrol propagandacısının ağzından çıkan “biz”, bütün insanlığı kastettiğine inandırarak halkı ifade eder. İklim krizinin ana sorumlusu onların anlattığına göre halktır. Yaşamanı devam ettirmek için işe giden, marketten alışveriş yapan, suyla yıkanıp dişini fırçalayan insanlar yani. Kişi iklim krizinin çözümüne katkı sağlamak istiyorsa daha kısa duşlar almalı, toplu taşıma kullanmalı ve pazarlamacıların “yeşil” addettiği ürünleri kullanmalı, üstüne bir de geçinmek için kullandığı parasından da bağış yapmalıdır. Petrol şirketlerinin 2018 yılında bütçelerinin yalnızca %1’ini yeşil enerjiye ayırmalarını boş vermelidirler.

“Biz” diye bir şey yoktur. Sermayedarların doğanın talan edilmesinden ve sistemin işleyişinde hiçbir değişim olmamasından çıkarları vardır. Sistemde yaşanabilecek en küçük değişim veya doğanın talanının birazcık bile engellenmesi kâr oranlarını düşüreceğinden bütün güçleriyle bunlarla savaşırlar. İşçi sınıfının, yani insanlığın ezici çoğunluğunun çıkarları sermayedarlarınkiyle uzlaşmaz bir çelişki içindedir. İnsanların iklim krizinin etkilerini arttırdığı doğal afetlere dayanıklı yaşam koşullarına, yeterli besine ve insanlık onuruna yaraşır bir yaşama ihtiyaçları vardır. Kâr hırsıyla gereğinden fazla üretim yapmak uğruna doğanın talan edilmesinden bir çıkarları yoktur.

İklim krizinden insanlık suçludur demek sınıf işbirlikçiliğidir, hatalı bir ifadedir.

Ne Yapmalı?

Tarih hızlanıyor. Bilim insanlarının uyarılarına göre geri dönülmesi çok zor yıkımlardan korunabilmemiz için hızlı hareket etmeliyiz. Burjuvazi son yirmi otuz yıldır gerekli adımları atmak konusunda beceriksiz ve isteksiz olduğunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Görev yine devrimci proletaryanındır.

-Doğanın dengesini bozmayacak şekilde üretim yapmak için temiz üretim araçlarının inşasının ve geliştirilmesini sağlamak,

-İhtiyaç fazlası üretime son vermek,

-Etkili ve ihtiyacı karşılayan toplu taşıma sistemlerini kurmak,

-Hem insan hem de diğer bütün canlıların yaşamına zarar vermeyecek şekilde üretmek ve tüketmek,

-İklim krizinin önlenebilir sonuçlarını önlemek, önlenemeyen sonuçlarından etkilenen ve etkilenecek olan toplulukları korumak için:

Örgütlenmek, mücadele etmek ve nihayetinde kapitalist talan düzenini yıkıp yerine sosyalizmi kurmak zorundayız. Dünyanın bütün işçilerinin, yoksul halklarının kaderi ortaktır; o hâlde birleşmeliyiz. Ancak bu şekilde hepimizin mezarını hazırlayan bu kâbus düzeni değiştirebiliriz.

Başvuru Linkleri: