Faşist hareketin yuvalanmaya çalıştığı Ankara Üniversitesi’nde öğrenci mücadelesinin içerisinde aktif olarak yer alan ve faşist saldırılara karşı mücadele veren Ankara Üniversitesi DTCF öğrencisi Batuhan ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
Soru: Üniversitelerde faşist hareketin iktidar ve okul yönetimleri tarafından desteklendiğini biliyoruz. Siz Ankara Üniversitesi’nde buna benzer durumlarla karşılaşıyor musunuz? Faşist hareketin üniversitelerde etkisi ne oluyor?,
Batuhan: Faşist hareketlerin üniversitelere olan etkisinden bahsedebilmek için öncelikle; üniversitelerdeki öğrenci dinamiğinin yaratabileceği toplumsal muhalif etkiye değinmek gerekiyor. Derin bir ekonomik krizin bu ülkenin emekçilerini asgari yaşam şartlarının altına itelediğini söylemek mümkün. Aynı koşullar üniversite gençliği için de geçerli. Bugün 850 tl burs/kredi alan bir genç bırakın kirasını ödemeyi temel gıdaya bile erişebilecek ekonomik durumda değil. Yurt ücretleri artıyor, ulaşıma zam geliyor, yemekhanelere erişim zorlaşırken zam üstüne zam ile karşılaşıyor üniversite öğrencisi. Üniversite gençliği hayatını karartan bu yağma düzenini karşısına almış durumda. Ankara Üniversitesi de dahil bir çok üniversitede yemekhane ve ulaşım zamlarına karşın eylem dalgalarının geldiğine şahit olduk. Faşist hareketin devreye girdiği yer tam da burası. Zamlara karşı ses çıkartan hakkını arayan öğrenciler sömürü düzenini karşılarına aldıkları zaman faşist hareket yoksul emekçi çocuklarının karşısına dikiliyor. Biz bunu Ankara Üniversitesi’nde çok sefer yaşadık. Öğrenci yemekhanesine yüzde 60’lık zammın ardından öğrenciler olarak harekete geçtik ve yemekhanede zammını kabul etmediğimize dair protesto gerçekleştirdik. DTCF içerisinde yuvalanmış olan faşist hareket protesto sürerken müdahaleci olmaya gayret gösterse dahi öğrencilerin protestoya desteği sayesinde püskürtülmüş oldu. Sonrasında faşist hareket DTCF içerisinde protestoya katılıp yemekhane zammına karşı çıkan öğrencilere saldırı düzenleyerek yoksulluk yaratan bu düzenin yardımına koşmuş bulundu. Faşizmin tarihsel misyonu hatta var olma sebebi bu diyebiliriz. Üniversitelerde, sokakta sistem ne zaman bir krize girse emekçilerin ve öğrencilerin karşısına dikilmek faşizmin görevidir. Yemekhane protestoları ve ulaşım eylemleri sınıfsal damarlarıyla beraber ülkeyi bir emekçi baharına sürükleyebilecek özneler barındırıyor. Barınma, ulaşım, temel gıdaya erişim bunlar emekçiler ile öğrencilerin ortak sorunları ve sınıfsal nitelik taşıyan bu sorunların çözümüne gidecek süreç üniversitelerden gelecek olan rüzgar ile başlayabilir bunun için de geniş bir yelken dikmek gerekiyor. Öğrenci hareketinin ekonomik, sınıfsal talepleriyle harekete geçmesi sistemin egemen unsurlarını endişeye sürüklüyor bu endişe üniversitelerde faşist hareketin güçlendirilmesi ile ete kemiğe bürünüyor diyebiliriz. Birçok üniversitede doğrudan okul idarecileri tarafından desteklendiklerini, birçok imkanın bu çetelere tanındığını görüyoruz. Palazlandıkları yerlerde ise üniversiteyi üniversite yapan özgürlükçü, eşitlikçi fikirlere karşı tek tipleşmeye zorlayan, öğrencilerin ve hatta akademisyenlerin yaşamına doğrudan müdahale etmeye çalışan bir hareket olduğunu söylemeden geçmemek gerekiyor. Bu nedenle faşist hareket sadece bir grup öğrencinin değil bütün öğrencilerin ortak problemi ve karşısında durulması gereken bir yapıdır. Elbet ki Üniversitelerin etrafında toplanmış karanlık abluka dağıtılacaktır.
Soru: Faşist harekete karşı nasıl bir mücadele yürütüyorsunuz? Bu mücadeleyi güçlü kılmak için sizce neler gerekli?
Batuhan: Ankara Üniversitesi faşizme karşı mücadenin göğüs göğüse çarpışarak verildiği bir alan diyebiliriz ancak bu çatışmada bizim sinek avlamaktan daha çok bataklığı kurutup üstüne bir gelecek inşaa etmemiz gerekiyor. Biz devrimcilerin faşizme karşı mücadelesi faşizmin koruduğu değerlere karşı bir mücadeledir aslında. Geleceksizlik, işsizlik, asgarinin de altında bir yaşam faşizmin koruduğu sömürü değerleri diyebiliriz. Faşizmi zayıflatmak ve tamamen yok etmek istiyorsak onun yuvası olan kapitalizmi zayıflatmamız ve silmemiz gerekiyor. Faşizme karşı mücadeleyi güçlü kılmak için öğrenciler arasındaki örgütlüğü arttırmak ve dayanışmacı olmak gerekiyor. Öğrenciler arasındaki örgütlenmeyi ekonomik talepler üzerinden gerçekleştirdiğimiz ve bu güncel talepler mücadelesini politik bir program ile güçlendirdiğimiz zaman faşizme en vurucu darbeyi yapmış oluyoruz. Sınıfsal bir biçimde faşizmi zayıflatmaktan bahsediyorum.
Soru: AKP’nin yaratmak istediği biat eden, sorgulamayan nesil projesinin çöktüğü görülüyor. Yeni genç kuşaklar bu düzende yaşamak istemiyorlar, sizin çözüm önerileriniz ve mücadele programınızı açıklar mısınız?
Batuhan: AKP, yaptığı özelleştirmeler ve emeğin haklarına yaptığı saldırılar ile patronları zengin etmeye devam ediyor. Ekonomik krizin temelleri AKP’nin yaratmak istediği bu denklemle anlaşılabilir. Ucuz emek gücü ve elde olan ne varsa satıp yerli ve yabancı sermayeyi genişletmek zengin etmek. Dönüp dolaşıp krizler yaratan bu sistemin uygulayıcısı olan AKP yarattığı ekonomik sorunların beraberinde o sorunlara duyarsız olan ve biat eden bir gençlik istiyor. Proje bir nesli yaratamadığı gibi söylediğiniz gibi genç nesiller bu düzende yaşamak istemiyor ve gençliğin alternatif arayışında olduğu aşikar. Sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya fikri genç nesiller tarafından kulak kabartılan ve yeni dönemde bu fikrin bayrağının taşındığı bir sürece doğru hızla gittiğimizi söylemek mümkün. 1 Mayısa giderken ocak ayından beri işçi sınıfının grevlerinde kuryeler başta olmak üzere yeni nesil genç işçilerin yoğun katkılarıyla grevlerin gerçekleşmesinin mümkün olduğu aşikar. AKP’nin istediği biat eden bir nesil olmak bir yana dursun AKP’nin ve uyguladığı kapitalist sistemi silip süpürecek yeni bir özne olarak karşımıza çıkıyor yeni nesil. Muhalefet kanadının toplumsal öfkeyi beklemeye alma çalışmaları, sandığı işaret etme eğilimi genç nesillerde oluşan öfkeyi rölantiye alabilmiş değil. Önümüzdeki 1 Mayıs’ın gençler için öneminden bahsedecek olursak; önceki sorularda bahsettiğim gibi problemleri ve çözümleri sınıfsal olan gençliğin 1 Mayıs süreci ve sonrasında oluşturacağı katılım belirleyici olacak. Gençliğin bu düzende yaşamak istemediği açık ancak gençliği sosyalizm saflarına çekmek biz devrimcilerin, Marksist Fikir Topluluğunun görevi. Alternatif arayışını doldurmak fakültelerde, işyerlerinde gençliğe sömürüsüz ve özgür bir dünya fikrinin sosyalizmde olduğunu anlatmak bilinçlere hitap etmek ve gençliği bu mücadelenin saflarına katmanın mücadele programımızın temel maddelerini oluşturan durumlar olduğuna inanıyorum. Politik bilinç yaratma süreci boşluk tanımıyor. Biz üniversite okuyan gençlere ulaşmazsak, onlara dayanışma kültürünü, devrimci değerleri ve mücadeleyi aktaramazsak en sağcı düşüncelerden tutun da piyasacı fikirlere kadar o boşluk dolabilir. Eğer işyerlerinde çalışmak zorunda olan gençlere sınıf bilincini aktaramazsak sistem propagandasının onların üzerindeki etkilerinden yakınamayız şikayet edemeyiz. Gençliğe çıkış rotası göstermemiz gerekiyor. Çözümler üretebilirsek bu rota gerçekçi olabilir. Çözümlere gelecek olursak gençlik kendi taleplerinin ipini eline almalı. Yüksek siyaset kürsülerine taleplerimizi devredecek olursak çıkmaza girmemiz kaçınılmaz olacaktır. Geleceğimizi güvence altına alabilmemiz için gençlik mücadelesinin geleceğin sigortası konumuna yükseltilmesi gerekmektedir. Güvenceli bir gelecek istiyorsak bu talebi kendimiz yaymalıyız. Unutmayalım bizim sınıfsal taleplerimiz yüksek siyaset kürsülerinin de korkulu rüyasıdır.
Soru: Ankara Üniversitesi tarihi mücadelelerle dolu bir tarih. Güncel gençlik mücadelesine yansımaları ve bu tarihin değerini anlatır mısın?
Batuhan: Ankara Üniversitesi mücadeleci tarihi bulunan bir okul. 1968 dönemine öncülük eden özneler yetiştirmiş ve 1970ler boyunca süregelen devrimci dalgaya büyük katkıları bulunmuş bir okul. İçerisinden devrimci önderler çıkarmış ve halen de Ankara’da öğrenci dinamiğini ODTÜ ile beraber sürükleyen devrimci kültüre sahip olduğunu söylemek mümkün. Ancak üniversitenin devrimci ve dayanışmacı kültürünü koruyacak ve ilerletecek olan onun tarihsel nostajik övgüleri değil bugün içerisinde bulunan öğrencilerin görevidir. Marksist Fikir Topluluğu olarak günümüzde öğrenci hareketinin en önemli yerlerinden olan Ankara Üniversitesi’nde sınıfsız bir dünya fikrini yükseltmeye, üniversitemizi faşistlere ve sermayeye karşı savunmaya devam ediyoruz. Her hafta düzenli gerçekleştirdiğimiz etkinliklerle Ankara merkezini, Ankara Üniversitesi öğrencileri ile beraber afişlerle ve sosyalizm fikriyle donatıyoruz. Ankara Üniversitesi’nin tarihsel misyonu ülkedeki sürece gençliğin de müdahale edebileceğinin kanıtı olarak şekillenmiştir MFT bunu devam ettiriyor. Buradan çağrımızı yineleyelim Ankara Üniversitesi Marksist Fikir Topluluğu Üniversitemizi faşistlere bırakmamak için mücadele vermeye eşit ve özgür bir geleceği kurmak için sosyalizm bayrağını yükseltmeye devam edecek. Sıra arkadaşlarımızı MFT saflarında örgütlenmeye ve Ankara’da 1 Mayıs’ta MFT kortejini güçlendirmeye çağırıyorum.