Geçtiğimiz günlerde Altın Portakal Film Festivali ödülleri 59. Kez gerçekleştirilen törenle sahipleriyle buluştu. Antalya’da gerçekleştirilen Altın Portakal Film Festivali’nde yapılan konuşmalar büyük yankı uyandırdı Ödül alan sanatçılar bu ödülleri Gezi tutuklularına, Cumartesi Annelerine, Boğaziçi Direnişine. İran’da direnen kadınlara ithaf ettiler.
“Çiğdem bu ödülü Kurak Günler filmine emek veren kadınların birlikte almasını rica etti”
Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması Sahide Sonku Ödülü’nün sahibi Gezi tutuklularından Çiğdem Mater oldu. Çiğdem Mater ödül törenine katılamazken, Bakırköy Kadın Cezaevi’nden yolladığı mektubu Zümrüt Burul okudu. Burul, mektubu okumadan önce ‘’Çiğdem Mater mektubunda Kurak Günler filmine emek veren kadınların birlikte almasını rica etti.” dedi. Kasım 2018’de hukusuzca tutuklanan Çiğdem Mater 25 Nisan 2022’de 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Çiğdem Mater’in dakikalarca alkışlanan mektubu:
‘’Altın Portakal’a ve ulusal yarışma jürisine çok teşekkür ederim. Kurak Günler’in bir parçası olduğum için de Emin’e ve Nadir’e çok teşekkür ederim. Hatice, Selin, Eylül, Damla, Ceyda, Zümrüt, Nadide, Esma, İrem, Öykü, Buse, Ezgi, Berfin, İrem Naz, Manolya, Nesibe, Selen, Gülçin, Özge… Kurak Günlere emeği geçen tüm sevgili kadınlar, bu ödül hepimize. Türkiye’de kamera önünde ve arkasında sektöre emek veren tüm kız kardeşlerim, Susma Bitsin’de birlikte yol yürüdüğümüz şahane yol arkadaşlarım, bize bu yolları açan Bilge Olgaç, Ayşe Şasa, Leyla Özalp, Türkan Şoray, Müjde Ar, Yeşim Ustaoğlu ve daha niceleri. İyi ki vardınız, iyi ki varsınız, iyi ki hep birlikte filmler yapıyoruz ya da bazen yapamıyoruz. Ve sevgili Cahide Sonku! Çok teşekkürler! Rol ezberliyorum diyerek Cumhurbaşkanı’na gitmeyi reddettiğin için, seni ayağına çağıran milletvekillerini “Ben Cahide Sonku’yum” diye terslediğin için, hiç kimseye eyvallahın olmadığı için. Yolun, yolumuzdur!’’
Boğaziçi Üniversitesi direniyor. Kazanacak. Sadece Boğaziçi Üniversitesi değil, zorbalığa karşı direnen herkes kazanacak.
Muhalif geleneklere sahip üniversitelerde gençliği susturmak isteyen AKP hükümeti bu hedefini kayyum atamalarıyla gerçekleştirmeye çalışmıştı. AKP’nin bu hedefi ters tepecekti. Binlerce öğrenci atanmış rektöre karşı direnişe başlayınca ve bu direniş sadece öğrenciler arasında kalmayıp halktan da destek görünce hükümetin yapacağı şey yine sopa göstermek olacaktı. Yüzlerce öğrenci gözaltına alındı ve onlarcası tutuklandı ve yine yüzlercesi davalarda yargılandı. Boğaziçi direnişi de birlikte mücadelenin gücünü gösteren önemli bir örnek olarak mücadele tarihine geçti. En iyi yönetmen ödülünü alan Emin Alper ise ödülünü Boğaziçi direnişçilerine ithaf etti.
‘’ Bu ödülü Şerif Gönen’den almak çok büyük bir onur. Her şeyden önce jüri üyelerine çok teşekkür ediyorum. Çiğdem’den bahsedecektim ama o kendi adına konuştu. Benim yönetmem olmamda Boğaziçi Üniversitesi’nin büyük bir katkısı vardır. Ülkesinin en güzide eğitim kurumunu ele geçirilecek bir kale olarak gören zorba bir zihniyetin saldırısı altında. Utanıyorum. Bu ülkenin bu nadide kurumuna yapılan saldırıdan gerçekten utanıyorum. Ama Boğaziçi Üniversitesi direniyor. Kazanacak. Sadece Boğaziçi Üniversitesi değil, zorbalığa karşı direnen herkes kazanacak. Gezi direnişçileri kazanacak. Hemen yanı başımızda diktatöre karşı direnen Ukrayna halkı kazanacak. Zalim mollalara direnen kadınlar kazanacak. Bütün bu direnişçiler tiranlara zorbalara şunları söylüyor: Kazanamayacaksınız. Tarih sizin yanınızda değil. Yıllar sonra hatıranızın önünde eğilecek kimseyi bulamayacaksınız.’’
“Bu ödülü Cumartesi Anneleri’ne ithaf ediyorum”
Murat Uyurkulak En İyi Senaryo Ödülünü kazanırken ‘’ “Bugün günlerden cumartesi. Bu ödülü, on yıllardır devletin kaybettiği evlatlarına, çocuklarına bir mezar arayan Cumartesi Anneleri’ne ithaf ediyorum” sözleriyle ödülünü senelerdir evlatlarını arayan Cumartesi Annelerine ithaf etti.
Son olarak En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülünü alan Erol Babaoğlu ödülünü Gezi tutuklularına adadı. Babaoğlu ‘’ ‘Kurak Günler’, iyileşmemiz kurtulmamız gereken zihniyeti gösteriyor. Ödülü bu zihniyete karşı mücadele eden herkesle paylaşmak istiyorum. Erkeklik komplekslerini güçle ve kompleksle, sömürüyle bastırmaya çalışanlardan, savaş çığırtkanlarından kurtulabilmemiz, çakallar sofrasından kalkabilmemiz için, ağır uykulardan uyanmamız, vicdanı hatırlayarak adil ve çok sesli bir dünyayı kurabilmemiz için mücadele eden, üreten, varlığını ortaya koyan herkesle bu ödülü paylaşmak istiyorum” sözleri dakikalarca alkışlandı.
Hukuksuz uygulamalar, konser yasakları, sanatçı Gülşen’in tutuklanma süreci gibi birçok olayda iktidarın sanat ve sanatçılar üzerindeki baskısını gördük. İktidar toplum üzerinde ortak duygu uyandırabilecek, birliktelik yaratabilecek birleştirici her şeyden korkuyor. Sanatın düzen karşıtı duruşu bu birleştirici yönü nedeniyle iktidarın susturma, nefessiz bırakma çabasını getiriyor. Fakat bu baskıların ortak ve güçlü bir kamuoyu yaratılarak bittiğini ya da bitebileceğini biliyoruz. Sanatçıları tutuklasalar da, konser yasaklarıyla, yandaş sanatçılarla sanatın direnişini kırmaya çalışsalar da sanatı susturamayacaklar çünkü ‘’ halkların türkülerini yapanlar kanunları yapanlardan daha güçlüdür’’