Marksist Fikir Topluluğu (MFT) Başkanı Emrecan Konyalı: “Yalnız Değilsin, Mücadele Edersen Değiştirebilirsin”

Gençlik açısından yaşam koşullarının çetinleştiği bir dönem görüyoruz. İşsizlik oranları, çalışma koşulları, eğitimdeki eşitsizlikler ve daha nicesi milyonlarca genç için zorlu koşullar yaratıyor. Bu koşulları siz nasıl yorumluyorsunuz?

Emrecan Konyalı: AKP ve pandeminin ortaklaşa yarattığı bir ameliyat masası var ortada. Genç milyonların yaşamı masaya yatırılmış deşildikçe deşiliyor. Masadaki genç hayatlar, elinde neşteri tutan AKP olduğu müddetçe o masadan kalkamayacak. Hayatta tutmaya değil masada bırakmaya dayalı bir ameliyat çünkü bu. Genç denince akla gelen ne varsa silinmeye çalışılıyor. Sayısal verilerden tutun da yaşamdaki tekil örneklere kadar görüyor ve yaşıyoruz bu koşulları. Sözüne güvenmesek de TÜİK verilerine göre bile 25 yaş altında genç işsizlik yüzde 26,1. Eğitim desek programsız, plansız ilerliyor. Düzenli olarak siyasi salvoların bir aracı haline getiriliyor. 

Gençliğin yaşam koşullarını etkileyen en önemli faktörlerden biri ekonomik durum. Sosyal yaşam ve eğitim koşulları bunun üzerinden şekilleniyor. Kapitalizmde hiçbir nedeni ya da sonucu tek başına ele alamayız. Dolayısıyla iç içe geçmiş, birbirine bağlanmış bir nedenler ve sonuçlar bütünün yarattığı bataklık var. Örneğin istihdamdaki düşüş, sistematik işten çıkarmalar yeni nesil için işsizliği derinleştiriyor. Hak arama mücadelelerine bütün kuvvetiyle saldıran tek adam diktası, güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırıyor. Dolayısıyla kötü koşullar yine genç işçilere dayatılıyor, hakkını aramaya kalkarsan işten atma ya da ücretsiz izin dayatması geliyor. 

Öte yandan eğitim nasıl gidiyor. Aslında AKP döneminde eğitim gitmiyor. 2002’den 2019’a kadar eğitime ayrılan bütçe yüzde 17’den yüzde 5 seviyelerine kadar düştü. Öğretmen açığı gözle görülür düzeydeyken öğretmenlerden devasa bir işsizler ordusu yaratıldı, öğretmenler de özele gitmeye zorlandı. Devlet okullarına verilmeyen maddi destekler özel okullara teşvik şeklinde akıtıldı. Özel okullara kayıtlarda öğrenci başına teşvikler verildi. Düzenli olarak değişen eğitim politikalarıyla eğitimde izlenecek bir yol bırakılmadı. Hem nitelik hem de nicelik olarak devlet okullarının içi boşaltıldı. İmam hatipleşme süreci başlı başına AKP’nin ideolojik kavgasıydı. Eğitimdeki yapısal dönüşümlerle AKP bir yandan büyük sermaye gruplarını doyurdu öte yanıyla niteliksel dönüşümlerle ‘kendi gençliğini’ yaratma çabasına girişti. Tabii ki biat eden bir nesil yaratılamadı, proje ters tepti. Bütün bunlar düşünüldüğünde AKP’nin eğitim politikaları sınıfsal çelişkileri arttırdı, pandemi ise bu çelişkileri katmerlendirdi. Pandemi sürecindeki eğitim kararlarında AKP iki uç noktadan politikalarını sürdürüyor. Ya örgün eğitim olacak ve sağlıksız koşullarda öğrenciler ölümle burun buruna derslerine girecek ya da uzaktan eğitim olacak ve öğrencilerin büyük çoğunluğu eğitim alamayacak. Elbette AKP açısından kimin eğitim aldığı önemli kimin alamadığı değil. Yoksul ailelerin çocuklarına lisede de üniversitede de ucuz işgücü olarak bakılıyor. Geleceksiz, hayal kuramayan, kendi hayatını idame ettiremeyen dolayısıyla mutsuz umutsuz olan bir nesil yaratılıyor. 

AKP döneminde gençliğin politik duruşu hakkında ne düşünüyorsunuz? Mevcut umutsuzluk hali dağılabilir mi, nasıl dağılır?

Emrecan Konyalı: Genç olmanın kendiliğinden getirdiği bir dinamizm, heyecan, istek var. Kapitalizm bataklığında bunları canlı tutmak gerekiyor. Çünkü hayat başından itibaren bitmek bilmez bir maraton çıkarıyor karşımıza. Okulunu okuyacaksın, kendini geliştireceksin, mezun olacaksın, işe gireceksin derken bunları asgari düzeyde dahi gerçekleştirebilmek için gençlik büyük bir enerji harcıyor. Yaratılan rekabet ortamının içerisinde debelenip duran milyonlar ortaya çıkıyor. Bu “olağan” akış düzenin gençliğe sunduğu yol. Elbette hayat bunlardan ibaret değil. Neden parası olan iyi şartlarda okuyor, neden tanıdığı olan rahatlıkla işe giriyor diye düşünmeye başlandığında mücadele etmek için bir kapı aralanıyor. 

Gelelim meselenin gerçekten genç gibi hissedebileceğimiz mücadele tarafına. AKP kurduğu ilişkiler ağıyla neyi yaratmak istiyor? Sessiz yığınlar. Yanındaki sıra arkadaşının dertlerinden tutun da toplumsal sorunlardan uzak, sadece kendi hayatına odaklanan bir nesil projesi bu. Günümüz koşullarında bu mümkün mü elbette hayır. Gençlik hayatın akışında politikayla ilgilenmek zorunda kalıyor. Gençliğin doğalında kendini siyasetin içerisinde bulduğu bu ortamda görev kitleleri aktif siyasete çekebilmek. Örneğin uzaktan eğitim sürecinde sorun yaşamayan bir hane bile yok. Herkes bu durumdan yakınıyor. Gelgelelim yakınmak değiştirmeye yetmiyor. Hatta değiştiremediği ölçüde umutsuzluk halini yaratıyor. Bu umutsuzluk kalıcı değil, bunu bilmek lazım. Gençliğin kendi üretken gücünü kullanabildiği, kendini anlamlı hissettiği alanlar yaratarak, ortak problemlere karşı ortak bir güç olmak ve dayanışma duygusunu umutsuzluğun yerine koymak şart. 

Eğitim Zengine Yakın Yoksula Uzak kampanyasının nasıl ilerlediğini ve neyi amaçladığını anlatır mısınız?

Emrecan Konyalı: AKP dönemi ve pandemi sürecindeki eğitim politikalarının en net ifadesi bu slogandır. Eğitim Zengine Yakın Yoksula Uzak. Resmi verilerde öğrencilerin yüzde 51,1’inin EBA sistemine giriş dahi yapamadığını gördük. Ortak bir dert ve ortak bir mücadele dediğim tam olarak bu. Öğrencilerin büyük çoğunluğu sosyal medyada dertlerini sıralamanın ötesine geçemiyor. MFT kampanyasıyla amaçlanan gençliğin ortak derdini sokaklardan gündem etmek oldu. Bildiri, afiş, eylem, sosyal medya çalışmalarıyla gerçek sorunları gündeme taşıyoruz. Ortak dertleri olan arkadaşlarımızla tanışıp onları da eğitimdeki eşitsizliklere karşı seferber olmaya çağırıyoruz. Dünyanın dört bir yanında gençlik benzer problemlerle boğuşuyor. Örneğin pandemi sürecinde eğitim politikaları Arjantin’den Pakistan’a gençliğin gündemleri arasında. Kitlesel eylemler de düzenleniyor çeşitli ülkelerde. Türkiye’de gençlik uzun bir süredir kitleselliğe, ortak mücadele alanlarına, kazanımlara aç kaldı. MFT burada sorumluluğu alıyor. Gençlik sokaklara dökülmeden en temel hakları için bile mücadele etmeden kazanamayacak. Coşkuyu, mücadele azmini, gençliğin iddiasını tekrar canlandırmak için gençliğin sosyalist mücadelesini büyütmek şart.