Öğrenciler Anlatıyor: İstanbul’da Ulaşım Zammı Hakkında Berkan Deveci İle Röportaj

İstanbul’da ulaşıma gelen yüzde 40’lık zam sonrası gerçekleşen protestolara katılan Marmara Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencisi Berkan Deveci ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

 

Soru: Hayat pahalılığının rekor düzeylere çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Öğrenciler de bu durumdan en çok etkilenenler arasında yer alıyor. Öğrencilerin yaşadığı zorluklar sence neler, nasıl koşullarda yaşamaya çalışılıyor? 

Berkan: Herkesin bildiği ölçüde birçok sorun var. Barınma, beslenme, ulaşım sağlık gibi. Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte normalde ücretsiz olması gereken bu temel ihtiyaçlara bile defalarca zam yapıldı. Bu koşullarda öğrenci olup hayatta kalmak ıssız bir adada geçen yarışma programında hayatta kalmaktan daha zor hale geldi. Beslenemiyoruz. Beslenemediğimiz için sağlık sorunları yaşıyoruz bugün sokakta kiminle konuşsanız B vitamini eksikliği var. Gençlik yarı-proleter hale gelmiş durumda. Ekonomik darboğaz nedeniyle neredeyse hepimiz yarı zamanlı işlerde çalışıyoruz. Buralarda da kötü şartlar, güvencesiz çalışma hakim. Halihazırda üniversite mezunu işsizlik çok artmış durumda. Dolayısıyla ne üniversite okurken ne de sonrasında kendimize bir gelecek görmek zorlaşıyor. Bir insanın en üretken olabileceği bu yaşlarda gençlik yaşadığı koşullar nedeniyle umutsuzluğa sürüklenebiliyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri gençliğin kendi sözünü söylemesinin engellenmeye çalışılması oluyor. Sokakta, üniversitede kendimizi ifade etmemizi istemeyen en haklı taleplerimizi duymak istemeyen bir sistem mevcut. Oysa umutlu kalabilmek için kötü koşulları değiştirebileceğimize inanabilmemiz gerekiyor bu da ancak bir araya gelip dayanışmayı büyüterek olacak diye düşünüyorum. Evet, öğrenciler zor zamanlardan geçiyor fakat bir araya gelirsek değişmeyecek şey yok.  

 

Soru: Birçok şehirdeki ulaşım zamları gündeme oturdu. İstanbul’daki öğrenciler ulaşım zammına neden tepkili ve bu zamdan nasıl etkileniyorlar? 

Berkan: Ulaşım temel bir ihtiyaç olarak ücretsiz olmalıdır. İstanbul’a geldiğimiz zaman, ulaşım ücreti konusu seçim zamanında ağızlarından düşürmedikleri bir konuydu. Son yapılan zamla beraber ulaşım lüks bir araca döndü. Çalışan insanlar aylık abonman için 600 TL ödemek zorundalar. İşyerlerinde yol parası olarak verilen ücret 250 lira bandındaydı bu daha önce bile yetmezken şimdi emekçiler kanat takıp uçalım mı ne yapalım diye düşünüyorlar. Biz öğrencilerin tek gideri ulaşım değil. Barınma, beslenme, eğitim araç gereçleri bakımından giderlerimiz çok arttı. Bir de üzerine ulaşım zammı eklenince ortaya içinden çıkılamayacak bir durum çıkıyor. Son olarak derleyecek olursak, 

Halkın ihtiyaçlarını önceleyen bir belediyecilikte en temel ihtiyaçlardan olan ulaşımın ücretsiz olması hayal değil. Birçok şirkete milyonlarca dolarlık vergi afları vs. yapılırken konu biz olunca her türlü zammın meşru görüldüğü bir düzeni kabul etmemek gerekiyor diye düşünüyorum.  

 

Soru: Türkiye’nin gündemine oturan protestolar gerçekleşti. Sen de bu protestoların içerisindeydin. Gözlemlerini ve neden bu protestoyu gerçekleştirdiğinizi anlatır mısın? 

Berkan: Protestonun basın açıklamasından tutalım içeriğindeki birçok söyleme kadar hepsi aylardır içinde bulunduğumuz hayat pahalılığı, enflasyon ve zamlara karşı gerçekleşti. Protesto oradan geçen her gün daha fazla yoksullaşan emekçilerin güzel tepkileriyle gerçekleşti. Bizim derdimiz de tam olarak buydu. Öğrenciler olarak toplumdan ayrı bir tabakayı oluşturmuyoruz aslında, tam olarak aynı sorunları aynı hayat koşullarını yaşıyoruz ve buna karşı ses çıkarıyoruz. Bunu yaparken bu koşullarda yaşayan herkesi yanımızda görmek istiyoruz. Ancak bu şekilde güçlü olabileceğimizin bilincindeyiz. Protestoyu gerçekleştirme motivasyonumuz yapılan onca şeye sessiz kalınmamasını göstermek oluyor.  

Soru: Sorunun sadece ulaşım zammı olmadığını biliyoruz. Öğrencileri, gençleri etkileyen birçok soruna karşı sen nasıl bir çağrı yapmak istersin? 

Berkan: İki şehrin hikayesi kitabının ilk sayfasında şöyle bir söz vardı: Zamanların en iyisindeydik, aynı zamanda da en kötüsünde… 

Üniversiteler ve gençliğin durumu şimdi de çok farklı değil. Bir yanda kayyum rektörler, liyakatsizlikler, üniversite içinde sivil polisler ve türlü baskılar varken bir yandan da olabilecek eldeki tüm imkanları zorlayarak üniversiteleri, kampüsleri bir yaşam alanına çevirmeye çalışan, demokratik üniversite için mücadele eden bilim, sanat, edebiyat gibi konularda panel, seminer, söyleşi ve etkinlikler düzenleyen düzenin sınırlarını aşan kampüslerin umut ışığı Marksist Fikir Toplulukları var. Herkesi değişimin öznesi olmaya bizlere katılmaya davet ediyorum.